Amerikan Donanması Saldırı Uçağı Taktikleri Eğitmen programı (United States Navy Strike Fighter Tactics Instructor program / TOPGUN) okulunu 1969 yılında kuran Yüzbaşı Dan Pedersen’ın Amerikan Donanması hakkında görüşleri dikkat çekiyor.
Pedersen genel olarak savaş uçaklarını, özel olarak da F-35’i eleştiren bir isim. Kendisi de bu konu hakkında “Pentagon’un hayalet teknolojisine duyduğu hayranlık nedeniyle ülkemiz risk altına girdi. 1960’larda acı bir şekilde öğrendiğimiz dersleri kaybettik. Yüksek teknolojinin sunağında ibadet ediyoruz ve ruhlarımızı satmanın eşiğindeyiz. Gizlilik bir zombi gibi, hem de çok pahalı bir zombi. Bize musallat olmak için hayata geri dönüyor.” diyor. Ayrıca Donanma versiyonunun her biri 330.000.000 dolara mal oluyor. Pedersen, “kısmen boş uçuş güvertelerine sahip, nükleer enerjiyle çalışan yeni ve güzel süper gemilerle dolu bir filoya sahip olmaktan korkuyor. ABD Hazinesi’nin hava kanatlarını doldurmak için ihtiyaç duyacağımız sayıda uçağı satın almasına imkan yok. F-35’in temelde çalışmayan kuyruk kancasından, pilot için oksijen sistemine, gelişmiş sensörler, bilgi dolu bir vizör ekranı ve pilotun kafa hareketlerine dayalı olarak görüş hattına göre silahları hedefleme yeteneği ile inşa edilen süper sofistike kaska kadar pek çok sorunu var. Bu süslü kubbenin birim fiyatı 400.000 dolardı, ama gerçek maliyetinin ne olduğunu kim bilebilir? Bu uçağın toplam program maliyeti, Yumurta’nın tepesine çıkan bir F-4 Phantom gibi gökyüzüne doğru roket gibi yükselmeye devam ediyor. Bu arada, F-35’e güvenini yitiren pilotlar arasındaki lakabı ‘penguen’. Penguen gibi uçuyor.” dedi.
Pedersen Rusların ve Çinlilerin artık “atmosferde hareket eden bir uçağın derisinin sürtünme ısısını ve hava akışındaki bozuklukları tespit edebilen kızılötesi arama ve takip cihazları” kullandığını bildirdi.
“Benim zamanımda Topgun’da bir pilotun savaşa hazır sayılması için her ay en az otuz beş ila kırk uçuş saati kaydetmesi gerekiyordu. Bu artık mümkün değil. F-35 deniz havacılığına ayrılan parayı yutmaya devam ederken, düşük üretim oranı pilotlarımızın kısa süre içinde iyi olmaları için gereken uçuş saatlerini kazanamayacaklarını garanti ediyor. Son birkaç yıldır Super Hornet pilotları konuşlandırmalar arasında ayda sadece on ila on iki saat uçuş yapıyorlar ki bu da jeti güvenli bir şekilde uçurmayı öğrenmeye ancak yetiyor. F-35 çok daha az kullanılabilirliğe sahip. Pilotları açığı kapatmak için simülatörlere güvenmek zorunda. Uçuş saati başına maliyeti fahiş.” diyen Pedersen, çözüm için ise temel olarak daha basit uçakların F-35’ten daha iyi olduğunu ve Donanmanın asıl ihtiyacı olanın F-5 gibi savaş uçakları olduğunu söylüyor. Pedersen, “Geceleri, bazen havuzun kenarında uzanıp tepemizden geçen jet ve uyduları izlerken, hayal gücümü kullanarak nihai savaş uçağımı tasarlıyorum. Onu basit bir hot rod, eski F-5’e benzer tek kişilik bir uçak yapardım. Hafif, manevra kabiliyeti yüksek ve kompakt; savaşta görülmesi zor. Ucuz, seri üretimi kolay ve zaman içinde savaşta kayıp vermeye başlarsak değiştirilebilir olmasını isterdim. Kokpit sistemleri pilotun duyularını veriye boğmayacak şekilde tasarlanacak. Pilotlarım beşinci nesil kokpiti karakterize eden zil ve düdükler tarafından duygusal ve zihinsel olarak aşırı yüklenmeyecektir. Donanma entegre komuta ve kontrol elektronikleri kurarak bütçelerini zorluyor ama tanıdığım pilotların çoğu bunlara dokunmuyor. Bu yüzden onlardan kurtulacağız. Adamlarımın bir yerlerde tüm iletişimlerini duyan ve mikro yönetim için araya giren muharip olmayan bir personele ya da uzak bir amirale ihtiyacı olmayacak. İhtiyaç duyacakları tek konuşma bir yerlerdeki iyi bir radar kontrolörü, ana taşıyıcıları ve filo arkadaşları ile olacak.” ifadeleriyle düşüncelerini noktaladı.
Leave feedback about this
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.