İstanbul’da A Cappella büyüsü: 25 ülkeden 600 müzisyen
Kültür Sanat

İstanbul’da A Cappella büyüsü: 25 ülkeden 600 müzisyen

İstanbul’da A Cappella büyüsü: 25 ülkeden 600 müzisyen

Kaynak:Betül Memiş / Cnnturk.com

Piyano yok. Gitar yok. Saksafon yok. Davul yok… Sahnede hiçbir enstrümanın bulunmadığı, sadece birbirinden farklı bedenlerin / insanların var olduğu bir birliktelik… Enstrümanlar, bu bedenler… Ve bir harfin sese, sesin notaya düşüp melodide buluştuğunu düşünün! Ve tüm bunlar bir festivalle taçlansın! Dünyanın dört bir yanından gelen topluluklar ve solo sanatçılar, yalnızca kendi seslerini kullanarak, farklı kültürlerin ritim ve melodilerini bir araya getirdi. Koro şefi Başak Doğan’ın 120 kişilik gönüllü ekibiyle hayata geçirdiği Uluslararası A Cappella Festivali, Grammy ödüllü Avi Kaplan’dan Kamerunlu One Heart A Cappella’ya, dünyanın dört bir yanından 600 müzisyeni İstanbul’da buluşturdu… 

Ağustos ayının son günlerinde gerçekleşen bu buluşmaya tanık olanlardan biri olarak diyebilirim ki, tek kelimeyle etkileyiciydi! İstanbul’da bir sahnede, küçük bir koltukta oturuyordu bedenim ama duyduğum sesler ve hissettiğim / gördüğüm enerji, asla o mekâna ve o bedene sığmıyordu. Bu açıdan da gündemin hiçleştirdiği hemhalime ilaç gibi gelen bir festivaldi: DenizBank sponsorluğundaki VoiceUp A Cappella Festival. (İç ses: Üstelik tüm şehrin sakinlerine ücretsiz.) 

İstanbul’da A Cappella büyüsü: 25 ülkeden 600 müzisyen

“Yalnızca bir müzik etkinliği değil, aynı zamanda sesle kurulan evrensel bir dostluk köprüsü”… Bu tanımın hakkını veren festival, 6 gün boyunca 25 ülkeden farklı kadrajdaki müzisyenleri İstanbul’un dört bir yanındaki sahnelerde sanatseverlerle buluşturdu. Toplamda 7.500 kişinin izlediği festival, şehrin farklı noktalarında düzenlenen atölye ve konserlerle İstanbulluları da içine çekerek kenti akapella müzikle yeniden tanıştırdı diyebilirim. Türkiye’yi uluslararası arenada da tanıtan Başak Doğan’ın öncülüğünde gerçekleşen festival ikinci yaşını kutladı. Dileğim, nice yıllara yayılması! 

Festival sonrası, biraz nefes alıp “Z raporu”nu çıkarmasını istediğim, enerjisine ve bu enerjiyi cömertçe dağıtmasına hayran olduğum Başak Doğan’a sözü bırakıyorum. Bu arada, festivalden nasiplenenler veyahut gündeme yenik düşenlere, gelecek yılı şimdiden ajandalarına not almalarını salık veririm! 
 
“6 günde toplam 7.500 kişi izledi” 

Festival açılışında oradaydım; muazzam bir buluşmaydı. Sizinle daha önceki röportajımızdan hatırladığım cümlelerinize yansıyan enerjinizdi. Bu defa sahnede canlı gördüm hem de festivale sirayet etmiş halde; böylesi gündemde bizlere tebessüm oldunuz, öncelikle teşekkürler. İzlerken hatta, “ben şimdi neredeyim” dediğim anlar oldu; muazzam bir buluşmaydı! Sorum, festival bitmişken, başa dönelim; beklentiniz neydi ve şimdi “Z raporu”ndan ortaya nasıl bir tablo çıktı?  

Öncelikle içten paylaştığın sözlerin beni çok mutlu etti, teşekkür ederim. Yıllardan bu yana festivaller düzenliyorum. Bunun asıl çıkış noktası “merak” aslında. Yurt dışında etkileşimde bulunduğum hocalarım, benimle aynı işi yapan koro şefleri ve eğitmenlerle bizim alandaki meraklı genç yetişkinlerimizi bir araya getirmeyi amaçlamıştım. Zaman içinde ülkemizin içinde bulunduğu konjonktür, gençlerin yurt dışında bulunan uzman isimlerle buluşturmasını zorlaştırmaya başladı. İki yıl önce ilkini düzenlediğimiz DenizBank VoiceUp A Cappella Festival’de de bu hedefle yola çıkmıştım; ilk festival hem global anlamda çok ses getirdi, hem de ülkemiz katılımcıları tarafından çok büyük bir heyecanla karşılandı. Festivalin ikinci edisyonunu tasarlamadaki en büyük motivasyonum buydu diyebilirim. İlki bittikten sonra hemen çalışmaya başladık ve özellikle özgün konu başlıkları, bakış açılarımızı yenileyebilecek atölyeler tasarlamaya başladık. Dünyanın farklı yerlerinden çok kapsayıcı ve buluşturucu bir alan oluşturmayı hedeflemiştik. Şimdi festivalin hemen ardından görüyorum ki bunu ziyadesiyle başarmışız. 7.500 kişi ücretsiz konserlerimizi izledi, atölyelerimize katıldı. Şimdi katılımcılardan, sevgi ve minnet dolu mesajlar alıyoruz. Ancak beni en tatmin eden şey sanırım şu; tüm atölye katılımcıları, eğitimciler, korolarımız hepimiz aynı sahnede buluşup, birlikte geliştirdiğimiz yeni üretimleri paylaştık. Bu tarifi pek mümkün olmayan bir mutluluk benim için.  

İstanbul’da A Cappella büyüsü: 25 ülkeden 600 müzisyen

 
Festival sürecince sizi en çok etkileyen, şaşırtan, ilginç gelen, heyecanlandıran anlar / durumlar ve grup/lar hangileriydi?  

25 farklı ülkeden katılımcımız vardı biliyorsunuz; her biriyle birebir tanışıp, atölye çalışmalarına heyecanla katılımlarını izledim. Headliner’ımız Avi Kaplan ile yaptığımız gala konseri için saatler süren provalarımız oldu Vokal Akademi Stüdyo’muzda. O anlar benim ve koristlerim için paha biçilemez diyebilirim. Duygu Soylu ve Evrencan Gündüz’ün de bizimle olduğu, Avi’yle ortak yarattığımız hep beraber bir konser tasarladık ve sahneye mükemmel diyebileceğim bir ses kürasyonu sunduk. Bu süreçte kazandığımız deneyim bence bizi, kendi şarkıcılığımızda, koristliğimizde ve çoksesliliğimizde bir üst kademeye taşıdı. Yanı sıra Güney Kore’den aramıza katılan – muhteşem vokal performanslarıyla ve profesyonellikleriyle hepimizi etkileyen – OZMSR’yle benim bestem “Oyun”u kaydedip, burada, İstanbul’da Anadolu Hisarı ve Çubuklu Silolar’da bir klip çektik. Tarifi pek mümkün olmayan bir mutluluk yaşadım.   

İstanbul’da A Cappella büyüsü: 25 ülkeden 600 müzisyen

 
Bu emeğin biraz da matematiğinden bahsedelim; daha çok taze bir festival ama yine de duymak güzel olur. 19-24 Ağustos arasında neler oldu; bize özet geçer misiniz, kaç konuk, kaç seyirci, kaç atölye gibi?  

Rakamlarla çıkan etkiyi bir resme oturtmak çok mühim diye düşünüyorum. Bazen ortaya çıkan işin başarısını ancak böyle idrak edebiliyoruz; o yüzden bu soru için de ayrıca teşekkürler! 25 ülkeden 600’e yakın harika müzisyen, şarkıcı, korist ve eğitmen bizimleydi. 5 gün boyunca çoğu kendi içinde farklı koro ve ensemble line-upları barındıran 13 konser ve 30 atölye düzenlendi. Kapanış konserimizde sahneye, üç ana atölyemizden oluşan dev korolar çıktı ve ardından ev sahibi yani Vokal Akademi korolarımız sahne aldığı için, sadece bu kapanış konserinde sahnede 600 farklı şarkıcıyı izledik. 6 gün boyunca toplam 7.500 kişi de festivalimizi izledi.  
 
Seyirci ve katılımcıların tepkilerini nasıl gözlemlediniz ve bizzat deneyimlediğiniz eleştiriler oldu mu, nelerdi? 

Yüz yüze de çok yorum ve teşekkür aldık; hemen sonrasında gelen mesajlar da bizi çok mutlu ediyor. Genelde yorumlar, katılımcıların 5 gün kadar kısa bir süre içinde kendilerini beklemedikleri kadar geliştirebilmiş olmaları ve alışık olmadıkları bir açık müzikal paylaşım alanı deneyimledikleri üzerine. Bir diğeri ise festivalin ne kadar birlikte olmaya teşvik edici ve kapsayıcı olduğu… Gönüllü ekibimizin güler yüzü ve işini sevgiyle yaptığı onlara da geçmiş, bu beni çok mutlu etti.  
 
“Şarkı söylediğimizde sohbetler başlar” 
 
Dünya gündemi malum… Böylesi organizasyon ve buluşmaların devamını getirmek maddi ve manevi olarak çok zorlayıcı. Buna istinaden neler yaşadınız bu süreçte? Mesela, gelecek yıla artı-eksi yazdığınız notlar neler oldu?  

Festivalin kürasyonunu yaptığımız 2 yıllık süre boyunca çok fazla iniş-çıkış yaşadık. Bizim ilk günden bu yana ana sponsorumuzun desteği bize müthiş bir itici güç olmasına rağmen, yolda bize sonradan katılan bazı kurum ve markalarla yollarımız, beklenmedik ekonomik gelişmeler nedeniyle ayrıldı. Neredeyse son güne kadar kaynağımıza dair, lojistik ihtiyaçlarımıza dair pek çok sorun yaşadık. Bu festival tekrarlanabilir mi bilmem doğrusu ancak çok çok iyi bir dünya yaratabildiğimizi görmek, kendimizi kanıtladığımızı bilmek benim için en büyük gurur kaynağıdır.  
 
Yaratıcısı olarak size sorum, bu festivalin bir cümlesi olsaydı, nasıl tariflerdiniz? 

Bizim Vokal Akademi olarak, kendi stüdyo duvarımızda da yazan ve festival kitapçığına da büyük puntolarla işlediğimiz bir söz var; “When we sing, conversations happen, minds change, souls connect” (Şarkı söylediğimizde, sohbetler başlar, zihinler değişir, ruhlar bağ kurar.) Bu söze çok inanıyorum, çünkü sağlaması defalarca yapıldı. Son sağlaması da festivalimizdi!  

İstanbul’da A Cappella büyüsü: 25 ülkeden 600 müzisyen

 
Önceki röportajımızda demiştiniz ki; “Çok sesli vokal müziğe ne kadar yakın durursak birbirimizin farklı seslerine de o kadar açık oluruz belki kim bilir…” Altını tekrardan çizmek isterim ki 25 farklı ülkeden 600 müzisyenle hemhal olma düşüncesi bile insanı mutlu ediyor. Biraz his dünyanızda neler olduğuna dair, festival boyunca buralarda keşfettiğiniz, yakaladığınız es’ler nelerdi? 
 
Bu festivalin duygusu, jeopolitik konumlarımızdan arınıp, nereli olduğumuza bağlı kalmaksızın birbirimizin kültürlerine merak duygusuyla baktık; sadece müziği, metotları, yetenekleri ve üretimlerimizi paylaştık. Yani müthiş bir açıklık oluştu, güvenli ve mutlu bir alandı. Yan yana durmanın, aynı anda nefes alıp, seslerle ortak bir armonide birleşmenin herkese iyi geldiğini mutlulukla seyrettim, çok kişiden bunu uzun zamandır ilk kez deneyimleyebildiklerini huzur ve umutla dolduklarını duydum, gerçekten en ihtiyacımız olan işte bu his.  

Gelecek yıl için zor tabii, daha yeni bir festivale veda veriyorsunuz ama; belki bu festival ışığında gelecek yıla not düştüğünüz detaylar olmuştur niyetine? 

Yaşadığım süreç ardından, gelecek festivale değil belki ama kariyerimdeki yolcuğum adına; yaptığım iş adına büyük puntolu notlarım oldu. Bu festivalin bize kattıklarını yanımıza katıp yeni üretimlere kucak açıyoruz.  

Leave feedback about this