
Hani bazı sanat eserleri vardır; bakarken yalnızca bir sanat eserine değil, kendi geleceğinize baktığınızı hissettirir, düşündürür. Tıpkı Berlin’deki Transmediale’de, Montreal’deki MUTEK’te ya da Tokyo’daki Media Arts Festival’de olduğu gibi. Bu festivallerde teknoloji, sanatın malzemesi olmaktan çıkar; insanın varoluşunu sorgulamanın bir yolu haline gelir. Dedikleri gibi, “çağımızın nabzını tutan alanlar”dır bunlar. Adeta bir laboratuvar alanı diyebileceğimiz bu buluşmalardan biri de 1979’dan bu yana Linz’de, Tuna Nehri kıyısına konuşlanmış Ars Electronica… Şimdi ise rotasını İstanbul’a çeviriyor. 21-28 Ekim tarihleri arasında (12 yıldır ilham verici sanat deneyimlerini sanatseverlerle paylaşan ve bu sezon “Dünyan Değişsin” mottosuyla seslenen) Zorlu PSM’de meraklılarıyla buluşacak.
Avusturya’da neredeyse 50 yıldır teknolojik sanatlar alanında dünyanın en saygın festivali ve platformu olarak kabul edilen (kurucularının sürekli ilgi odağı, ‘sözde güzel sanatların’ aksine, en son teknolojiyi kullanan medya sanatlarının toplumsal etkisini tespit etmek olduğu) Ars Electronica, Zorlu PSM ve (kendini teknolojik sanat projeleri geliştirmeye adamış sanatçı ve yaratıcılardan oluşan dinamik bir kolektif olan) Piksel.Creative Solutions partnerliğiyle, Diageo Türkiye’nin ana sponsorluğunda İstanbul’u şereflendiriyor. Bugüne kadar milyonlarca sanatseveri ağırlayan Ars Electronica, sergi, mekânsal enstalasyonlardan ekran tabanlı işlere, ses ve ışığın sınırlarını zorlayan performanslardan atölyelere kadar uzanan geniş bir programla sanatseverleri başka dünyaların olasılıkları üzerine düşünmeye teşvik ediyor.
Her yıl düzenlenmesinin yanı sıra, dünyanın farklı şehirlerinde gerçekleştirdiği uluslararası sergilerle sanat, teknoloji ve toplum arasındaki ilişkiye dair çığır açıcı tartışmalar başlatan festivalin, İstanbul edisyonu da benzer bir hat izliyor: Kinetik heykellerden yapay zekâya, interaktif dijital evrenlerden çevresel farkındalık yaratan biyosanat örneklerine kadar geniş bir yelpazede iş üretiyor. Bu çeşitlilik, medya sanatının tek bir disipline sığmayan yapısını görünür kılıyor. Ars Electronica, hem bir sergi hem de uluslararası sanatçıların işlerini İstanbul’a taşıyan, Türkiye’den sanatçıların yaratıcı projelerini de dünyaya açan dijital bir sanat platformu olarak da dikkat çekiyor. Sergilere eşlik eden canlı performanslar, izleyiciyi sanat ve teknolojinin kesiştiği büyülü anlara davet ediyor. Festival boyunca düzenlenecek konuşma programları, sanatçıların ve küratörlerin bakış açılarını paylaşarak zengin bir tartışma ortamı yaratırken; atölyeler, yeni nesillere teknolojiyle yaratıcı ilişki kurmanın yollarını keşfetmelerini sağlıyor.
Teknolojinin gündelik hayatımızdaki mesaisi arttıkça, bu ve benzeri buluşmalar, bir yandan estetik sınırları zorlayan işler sunarken, diğer yandan da toplumun geleceğe dair sorularını gündeme taşıyor. Bu bakımdan da bulunduğumuz güzergâhtan ve algıladığımız gerçeklikten -adına her ne diyorsanız- az da olsa başka dünyaların peşine düşmenin olanağını sunması ve düşündürmesi bakımından da kıymetli! Benim gibi orta yaşlılar için algı kapılarını daha da açarken, genç nesiller içinse geleceğe perspektif yollar sunan, adeta yeni bir oyun alanı yaratan Ars Electronica’yı daha yakından kadrajınıza almak isterseniz, sitesini ziyaret etmenizi tavsiye ederim! Ezcümle, Ars Electronica 2025 edisyonu, çelişkiler ve belirsizliklerle dolu zamanımızın güncel durumunu sorguluyor. Bu korku ve belirsizlik atmosferinde, sanatın ışık tutabileceği, teknolojinin içkin dinamiklerini sorgulayabileceğimiz ve geleceğe dair alternatif yollar düşünebileceğimiz bir platform sunuyor. Hazırsanız, ajandalara notları düşüyoruz!
Meraklısına not: Eylül başında, Linz’de gerçekleşen 2025 Ars Electronica’nın teması “Panik -Evet/Hayır”. Sanat, teknoloji ve toplum alanında uluslararası üne sahip bu festival, zamanımızın büyük krizlerine adanmış. Özünde, tüm bu çalkantılara, çöküşlere- ve belki de atılımlara- nasıl tepki verdiğimiz ve sanatın dünyamızın köklü dönüşümünde bize yön ve eylem alanı sağlamada nasıl bir rol oynayabileceği sorusu yatıyor. Hangi perspektifleri açıyor? Düşünme, fikir alışverişi ve umut için hangi alanları yaratıyor? Ve paniğin ötesinde- hatta belki de içinden- hangi cevapları sunuyor? Festivale, 83 ülkeden 1.472 sanatçı, bilim insanı, geliştirici, girişimci ve aktivist katkıda bulunmuş. 51 eş küratör, 398 ekip üyesi ve 440 iş birliği ortağı, 15 resmi ve 4 ilgili lokasyonda 379 serginin sunulmasını ve 684 bireysel programın uygulanmasını mümkün kılmış. Etkileyici!
Leave feedback about this
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.